Işığın avcısı, siyah ile beyazı harman eden bir adam.
Var ya, nefis kitap!
Benim gibi fotoğraf çekmeye meraklı olanların okuması gereken bir kitap. Ekrem Ataer,Türkiye'de yaratıcı fotoğrafçılığın uluslararası alanda ün kazanmış en önemli temsilcilerinden olan, 60. sanat yılını geride bırakmış, Ermeni asıllı Türk fotoğraf sanatçısı ve foto-muhabir. Ara Güler'le yaşamışlıklar üzerine yaptığı sohbetler ve inanılması güç bir çok hikayenin de yer aldığı, tarihe tanık olduğumuz etkileyici bir röportaja imza atmış.
O bir siyah beyaz fotoğraf ustası!
O çektiği fotoğraflarıyla anı yakalayan adam!
O bir yazar!
“Sana bir şey söyleyeyim mi? Sanat düpedüz yalandır ve yalandan doğar. Annadın mı? Sunidir, yapmacıktır, kurgudur. Sanatçı eserine mutlaka müdahale eder ve doğal malzemeyi değiştirir. Ben yalnızca bir köşeye çekilir, gözlerim ve işime gelen yeri yakalarım. Bizim işimizde yalan olmaz, kurgu olmaz. Düşünsene Shakspeare’de her seferinde Hamlet ölür. Yeni bir oyunda tekrar baştan alırsın canlanır ve sonunda mutlaka yine ölür. Kaç kere ölecek lan bu Hamlet? Bizde bir kere ölür ve bir daha dünyanın hiçbir mekânında ve zamanında canlanmaz, çünkü gerçektir ve artık ölmüştür”
Ara ile bir Ara, Ekrem ATAER
“… Fotoğraf durumu yansıtır. Edebiyat ise çözümler. Ben deklanşöre bastığım zaman, o adam biraz önce kestane satmışsa yüzü güleç olacaktı. İşi o gün kesat gitmişse asık duracaktı. Ama edebiyat öyle değil. Bu adamın oldukça uzun bir hikâyesi olmalı. Bu hikâyeyi fotoğrafa sığdıramazsınız çünkü edebiyat anlatır, fotoğraf ise gösterir…”
“Önemli adam olunmaz, reddediyorum. Ben tarihe tanıklık ediyorum ve bunu önemli buluyorum. Önemli olan o tanıklıktır, ben değilim . Mühim olmak insanları birbirinden uzaklaştırır. Tabii bizim mühim adam da yalnız kalır. Halbuki insanların birlikte düşünüp birlikte üretmeleri gerekir; insanlık o zaman ilerleyecektir, yürüyecektir.
Ara ile bir Ara, Ekrem ATAER