“Selam denizi coştuğunda gönüllerden kini götürür.” Mevlanan
“Selam Vakti” temasıyla gerçekleştirilen Hz. Mevlana’nın 745. Vuslat Yıl dönümü Uluslararası Anma Etkinlikleri Konya da başladı. Bizler büyük bir medeniyetin evlatlarıyız. Tarihimizde, İbn Arabi, Ahi Evran, Topduk Emre, Mevlana gibi daha nice büyüklerimiz var. Bunları hatırlamak, okumak anlamak gerek.
Bundan iki yıl önce Kültür Bakanlığımızın destekleriyle,
Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğuna ev sahipliği yaptık. Öğrencilerimizle
Hz. Mevlâna’nın düşüncesini,sevgisini ve hoşgörüsünü paylaşmak bizi çok mutlu etti. Mevlevi müziği ve semanın, geçmişten günümüze intikal etmiş şekliyle onlara göstermek ayrıca önemliydi.
Bugün düğünlerden açılışlara kadar sema gösterileri yapılmaktadır. Aslında Sema’, sembolik olarak, kainatın oluşumunu, insanın âlemde dirilişini, Yüce Yaratıcı’ya olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip “İnsan- ı Kâmil” e doğru yönelişini ifade eder. Sema’ eden canlara Sema’zen denilmiştir. Durum böyle olunca,büyük bir disiplin içerisinde maneviyatına uygun icra edilmesi gerektiğinin bir kez daha gördük. Program büyük beğeni toplarken böyle bir anlamlı projenin organizasyonun da yer aldığım için gurur duydum.
(Bu foto üniversitemiz Kapalı spor salonundan)
Mevlevîlik deyince ilk akla gelen semâ’, lügatte işitmek mânâsındadır. Terim olarak, mûsikî nağmelerin dinlerken vecde gelip hareket etmek, kendinden geçip dönmektir. Hz.Mevlânâ zamanında belli bir nizâma bağlı kalmaksızın dînî ve tasavvûfî bir coşkunluk vesîlesiyle icrâ edilen sema’, sonradan Sultan Veled ve Ulu Ârif Çelebi zamanından başlayarak Pîr Âdil Çelebi zamanına kadar tam bir disiplin içine alınmış, sıkı bir nizâma bağlanmış; icrâsı öğrenilir ve öğretilir olmuştur