Şartların acımasızlığına karşın yaşama gücünü yitirmeyen, Otobiyografi tarzında yazılan Anne Frank’ın Hatıra Defteri kitabında, ikinci Dünya Savaşı’nda Hollanda’nın Nazi İşgali dönemi anlatılır.
Ama her şeyden önce henüz onlu yaşlarında olan bir kız çocuğun Anne’nin, duygu ve düşünce dünyasını anlatır. Ve şunu size söyleyebilirim ki okumanız gereken bir kitap, Yaşadığımız çağda bile milyonlarca insanı öldürmekten haz duya bilecek kadar vahşi kalmış olanların varlığını gösterecektir
“Benim gibi biri için bir hatıra defteri tutmak
çok tuhaf bir duygu. Hiçbir zaman yazı
yazmamış olduğumdan değil sadece, bana
öyle geliyor ki on üç yaşındaki bir öğrenci
kızın iç dökmeleri ile ileride ne ben ne de bir
başkası ilgilenecek.”
Kitty ile başlayan yazma tutkusu!
İki yıl tutulan günlük!
Gizli odada süren yaşam!
Hiç gelmeyecek güzel günlerin hayali!
İkinci sınıf insan olmak!
Altmış dile çevrilen günlük!
Saklandıkları süre boyunca, Anne korkularını, umutlarını ve yaşadıklarını kaydettiği bir günlük tutmuştu. Ailenin tutuklanmasının ardından gizli bir apartmanda bulunan bu günlük, Frank ailesinin saklanmasına yardım edenlerden biri olan Miep Gies tarafından saklanmıştı. Günlük savaştan sonra pek çok dilde yayınlanmış ve tüm dünyada binlerce ortaokul ve lisenin müfredatına alınmıştır.

— Anne Frank Stichting
Anne Frank Holokost’ta hayatını kaybeden çocukların kayıp geleceğinin sembolü hâline gelmiştir. 1942 Temmuz’unun ilk yarısı boyunca Anne ve ailesi, diğer Yahudi aileleriyle birlikte saklandılar. İki yıl boyunca Anne Frank’in günlüğünde “Gizli Oda” diye bahsettiği Prinsengracht Sokağı 263 numaradaki aile şirketine ait ofisin arkasındaki apartmanın gizli çatı katında yaşadılar.
Aile dostları ve iş arkadaşları kendi hayatlarını çok büyük tehlikeye atarak Frank’lere yiyecek ve giyecek kaçırıyorlardı.
İsimsiz ihbarcı!
4 Ağustos 1944’te Gestapo (Alman Gizli Servisi Polisi), kimliği belirsiz bir Hollandalının ihbarı üzerine ailenin saklandığı yeri bularak burada yaşayanları tutukladı.
Savaşın bittiğini görememek!
Eylül 1944’te yetkililer, Frank’leri ve onlarla birlikte gizlenen dört kişiyi daha Auschwitz’e giden bir trene bindirdi. Genç oldukları için çalışmak üzere seçildiklerinden Anne ve ablası, 1944 Ekim ayı sonlarına doğru Kuzey Almanya’daki Bergen-Belsen toplama kampına gönderildi.
Her iki kız kardeş de 1945 Mart’ında İngiliz birliklerin kampı özgürlüğe kavuşturmasından sadece birkaç hafta önce tifodan öldü. Anne’in annesi 1945’te, Ocak ayının başlarında Auschwitz’de öldü. Anne’in babası Otto ise savaştan sağ kurtuldu.
Ne kadar etkileyici bir hayat hikayesi
BeğenLiked by 1 kişi
evet çok haklısınız.
BeğenLiked by 1 kişi